Rüyalar
Rüyaların bir çoğu hatırlanamaz ve küçük parçaların dışında unutulur. Ancak rüyadan uyandığımız andaki ruh hali bütün gün devam edebilir. Tarihe baktığımızda ise imparatorlar, savaşçılar gibi bazı kişilerin rüyalara dayanarak büyük kararlar aldıkları görülür. Bunların temelinde rüyanın gelecekten haber içeren bir mesaj olduğu düşüncesi yatar. Psikoloji bilimine göre ise rüyalar geçmiş ve şimdinin izlerini taşır.
Rüyayı genellikle görsel imaj olarak yaşarız; düşüncelerle iç içe geçmiş duygular da olabilir, diğer duyular da bir şeyler algılayabilir. Ama çoğunlukla görsellik ön planda yer alır. Rüyaları açıklamanın zorluğu kısmen de olsa bu görsel imajları kelimelerle ifade etmenin zorluğundan kaynaklanır. Bu yüzden rüyayı görenler bazen resmini çizmenin anlatmaktan daha kolay olduğunu düşünebilir.
Rüyaların bazıları çok kısadır ve sadece bir veya birkaç görüntüden, tek bir düşünceden, hatta tek bir kelimeden oluşurken diğerleri içerik açısından oldukça zengin ve bir roman gibi uzun olabilir. Bazı rüyalar uyanık yaşamdaki kadar açık ve netken bazıları ise bulanıktır. Rüyalar tamamen anlamlı, tutarlı hatta fantastik ölçüde güzel olabileceği gibi karışık ve çılgınca olabilir. Ayrıca ağlatacak kadar acı verici, uyandıracak kadar endişeli, şaşırtıcı ya da neşeli gibi duyguların açık olduğu rüyalar olabileceği gibi hiçbir duygu yaratmayanları da vardır.
Peki neden rüya görürüz? Bilinçdışımızda, daha çok kullanılan adıyla bilinçaltımızda, farkında olmadığımız duygu ve düşünceler yer alır. Bu milyonlarca duygu ve düşünce her zaman tam olarak uyum içinde değildir. Sürekli olarak ortaya çıkmanın bir yolunu ararlar. Bilincimiz de zihnimizi rahatlatmak ve bu duygu ve düşüncelerin kısmen de olsa ortaya çıkıp uzlaşı sağlaması için rüyaları yaratır. Ancak direnç mekanizması bu duygu ve düşüncelerin rüyalarda açık bir şekilde ortaya çıkmasına izin vermez. Çünkü bunlar, kişinin uyanık yaşamda kabul etmeyeceği duygu ve düşünceler olabilir. Bu durum da kişide kaygı oluşturabilir; bu nedenle zihin sansür uygular. Bu sansür sonucu temeldeki duygu ve düşünceler rüyada çarpıtmaya uğrar, değişir ve olduğundan çok farklı bir şekilde ortaya çıkar. Ya da rüya tamamen anlamsız hâle getirilir ve biz uyanınca hiçbir anlam veremeyiz.
Her rüya, gören kişiye özgüdür. Bu durumda rüyalar, gören kişinin ürünü ve sözleridir. Ancak bu sözler doğrudan anlaşılır değildir. Bu sözleri anlaşılır kılmak, altında yatan duygu ve düşünceleri açığa çıkarmak için rüya yorumu yapılır. Rüyayı gören, rüyasının ne anlama geldiğini bilir; ancak sadece bildiğini bilmez ve bu nedenle bilmediğini sanır. Bu noktada psikoterapist, kişinin rüyasını keşfetmesine yardım eder. Uygulanan sansür nedeniyle sembolik anlam taşıyan rüyalar, psikoterapist ve rüyayı gören kişinin birlikte çalışması ile yorumlanabilir. Peki buna neden ihtiyaç duyarız?
Bunun sebebi rüyalarda ortaya çıkan bazı düşünce ve duygular diğerlerine göre daha yoğundur. Bunlar kişiye rüyalar aracılığı ile baskı kurar. Kişi bunları keşfettiğinde onları bilinçdışından bilinç seviyesine taşımış olur ve artık ne ile mücadele edeceğinin farkındadır. Psikoterapi ile bu duygu ve düşünceler üzerinde seanslarda çalışılır. Amaç bu baskı kuran, rahatsızlık yaratan duygular ve düşüncelerin etkisinin azaltılması ya da yok edilmesidir. Bu sayede kişinin, farkında olmadan kendisine uyguladığı baskı azalır ve daha iyi bir yaşam sürmesinin yolu açılır. Ancak kişiye baskı yaratan bu duygu ve düşünceler keşfedildiğinde kişi onları konuşmaktan kaçınabilir; bu gayet doğaldır. Psikoterapist, bu konuda anlayış göstererek kişinin konuşmak istemediği bir konu hakkında baskı yapmaz. Hepsi sürece yayılır ve kişi bu konuları konuşmak için hazır hissettiğinde psikoterapist her zamanki gibi üstüne düşeni yapar.
Psikoterapi sayesinde kendisi ile ilgili rüyaların yorumunu öğrenen kişi belli bir süreden sonra rüyalarını tek başına da yorumlayabilir. Bu durumda kendisini keşfetmesi ve daha iyi tanıması için oldukça önemli bir yetenek kazanmış olur. Sonuç olarak da yaşamını daha iyi bir hâle getirebilir.
Anıl Yılmaz
Uzm. Psikolog & Psikoterapist